Peygamberimizin iki temel özelliği vardır. Bunlar, Allah’ın kulu ve Allah’ın Resulü olmasıdır. Diğer özelliklerini saymaya kalksak, bitiremeyiz. Ancak dört özeliği içinden, aile hayatını sizlere takdim etmeye çalışacağız. Merakınızı gidermek için dört özelliğini hatırlatalım:
Devlet başkanlığı,
Askeri komutanlığı,
Ticari hayatı,
Ve Aile hayatı.
Dört özelliği içinden aile hayatını özet olarak sizlere sunmak, nerede ise farzdır diyesimiz geliyor. Niçin? Çünkü ülkemizde aile hayatımız her geçen gün değil, her geçen saat uçurumlara gidiyor.
Eğer bu ayki mesajımızın ülkemiz için en önemli konulardan biri olduğunu idrak etmezsek, Müslümanlar olarak yüzümüz gülmez ve her saat sıkıntı verecek olaylarla karşılaşırız.
İsterseniz bunu sizlere ispatlayabilirim. Yunus Suresi’nin 87. ayetini okur ve üzerinde düşünürsek, mesajımızın önemini, ciddiyetini o zaman anlarız. Bir ülke düşünelim ki her türlü kötülük, baskı ve zulüm var. Hayatın çekilemez olduğu bu ortamdan nasıl kurtulabiliriz? Sorusunun cevabının evlerimiz olduğunu kabul ederiz ki, ilgili ayet bunun üzerinde durmaktadır.
Ülkemizde akıl almaz hadiseler yaşanmıyor mu? Müslümanlığımızı terazide tartsak, ibresini görsek, diyeceğimiz söz aynıdır: Ülkemizin istenmeyen ahlaki sıkıntılardan kurtulmasının yolu aileden geçiyor.
Özet olarak, Peygamberimizin aile hayatını ciddi olarak ele alır ve vereceğimiz örnekleri ailecek ele alırsanız, eviniz cennet bahçesine dönüşür. Bunlar hayal değil, bir gerçektir. Yeter ki evlerimizdeki olması gereken şu özellikleri bizzat Peygamberimizin hayatından öğrenelim ve uygulayalım:
Peygamberimiz aile hayatında hanımlarına elini kaldırmamıştır. Yani dövmemiştir. Nasıl dövsün ki, bir hadislerinde şöyle buyuruyor: “Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi, güzel koku, saliha kadın ve namaz.” Bu hadisin yorumunu öğrenmek isterseniz o da şudur: Güzel kokular hep çiçeklerden oluşur. Saliha kadın, örnek bir kimliğe sahiptir. Namaz ise bir Müslüman için teneffüs ettiği hava gibidir. O zaman yorumu rahatlıkla anlayabiliriz: “Ey Müslüman erkek ümmetim. Hanımlar çiçek kadar narin, namaz kadar kutsaldır.”
Peygamberimiz ve Hz. Aişe ile ilgili konuşması: Hz. Aişe sorar: “Ey Allah’ın Resulü. Beni seviyor musun? Peygamberimiz hemen cevap verir. Elbette Ya Aişe, der. Hz. Aişe tekrar: Beni ne kadar seviyorsun? Deyince, Peygamberimiz: Kördüğüm gibi,” buyurur. Günler, haftalar, aylar geçer. Zeki annemiz Hz. Aişe tekrar sorar: “Ey Allah’ın Resulü! Kördüğüm ile aran nasıl? Sorusuna karşı: İlk gün gibi,” cevabını verir… Anlayana bu kadar kâfi.
Peygamber Efendimiz, bir savaştan dönüyordu. Medine’ye yaklaşınca sahabede ve develerde bir heyecan başladı. Develerin üzerinde hanım sahabeler vardı. Peygamberimiz, develeri yönlendiren ve güzel nameler söyleyen Enceşe isimli sahabesine: “Ey Enceşe, kristallere dikkat, dikkat” diyordu… Develerin hızlı yürümesinden rahatsız olabileceklerini bilen Peygamberimiz, hanımları bir nevi kristal camlara benzetmişti. Şimdi hangi gerekçe ile biz beyler, hanımlarımızı dövebiliriz?
Peygamberimiz Efendimiz, rehberimiz hicret ederek Medine’ye teşrif etmiş, erkek ve kadınlara bağlılık yemini ettiriyordu (Bey’at). Sıra Ümmü Ri’le isimli hanıma gelmişti. Açık sözlü hanımefendi Peygamberimize şunları söyledi: “Ey Allah’ın Resulü. Benim mesleğim, hanımları kocalarına(beylerine) süslemek.(bir manada hanım kuaför) Ben sana bey’at edeceğim. Ancak mesleğime devam etmek ve ücret almak konusunda bana izin verecek misiniz yoksa yoksa mesleğimi bırakacak mıyım?” Peygamberimiz:“Devam edin.” buyurdular.
Peygamberimiz ve Rehberimizile Hz. Aişe arasında küçük çaplı bir olay geçer. Tabirimizi hoş görünüz, Hz. Aişe, efendimize küser. Birkaç gün küsülü kalır. Efendimiz, Hz. Ayşe’nin yanına varır ve “Benimle hala küslüğün devam edecek mi?” Diyerek gönlünü alır. Evlilik hayatında sürekli olmadan ara sıra bazı sürtüşmeler, küçük çaplı kavgalar yaşanabilir. Yeter ki Müslüman olduğumuzu unutmayalım. Bu örnek mutlu aileler için kâfidir.
Peygamberimiz (sav), “bir gün damadı Hz. Ali ve kızı Hz. Fatıma’yı ziyarete gider. Hz. Ali’nin elinde bir tepsi vardır. Kızı Fatıma’nın evde olmadığını anlar ve Hz. Ali’ye: Elinde tepsi ile ne yapıyorsun? Der. Hz. Ali: Pirinç ayıkladığını söyleyince, Efendimiz: Ev içi hizmetlerinde hanımlarına yardımcı olan beylere umre sevabı verilir,” buyurur. Halk arasında kılıbıklık diye adlandırılan konuya sıcak bakmadığımızı söylemek kâfidir.
Peygamberimiz Efendimiz’in (sav) kızı Hz. Fatıma, Efendimiz’i ziyaret etmeye gidince, dış kapıdan seslenir ve girmek için izin isterdi. Peygamberimiz: Bekle, geliyorum, diyerek kızını kapıda karşılar, elinden tutar, yanaklarını öper ve oturması için altına minder verirdi. Bu ve buna benzer o kadar çok örnekler var ki, bunları şemail isimli eserde bulup okumak, Müslümanı, Peygamberimize daha fazla yaklaştırma özelliğine sahiptir.
Peygamberimiz, hanımlarından herhangi biri ata, merkebe binmek istediklerinde, onlara destek verir, hatta mübarek ellerini tıpkı üzengi gibi yapar, onların binmelerine yardımcı olurdu. Latife olsun, evlilik hayatınızda, araçlarınızla bir yere gitmek istediğinizde, hanımınıza arabanızın kapısını hiç açtınız mı? İsterseniz bir deneyin.
Peygamber Efendimiz akşam ve yatsı namazı arasında, beylerinden şikâyetçi olan 70 üzerinde hanımların derdini dinler ve hutbelerinde ilgili konuları dile getirir ve dua ederlerdi. Bugün günümüzde, bir hanım beyinden izin almadan bir müftüye gitse, derdini dökse, beyi neredeyse “nasıl gidersin?” diyerek sille tokat dayak atıyor. Yakışır mı Muhammed ümmetine?
Mesajımızın Sonuna geldik
Çok değerli okuyucularımız… Sizlere Mevlid-i Nebi yani Peygamberimizin dünyaya teşrifi anısına bazı hatırlatmalarda bulunduk. Allah’ın varlığını kanıtlayan ve bir ayet olan aile hakkında mesaj vermeye çalıştık. ( Bkz.Rum, 30/21)
Ülkemiz için çok büyük öneme sahip aile konusunu basit olarak göremeyiz. Unutmayalım ki dağlardaki teröristler de bir ananın çocuğudur. Aldatılmış, satılmış çocuğu.
Müslümanlar olarak bilelim ki; insanın arzu ettiği eş, cennettedir. Bu dünyada eşler, birbirleriyle imtihan halindedir. İmtihan yerinde, problemsiz aile olmaz. Ancak birbirine katlanan ve sabırlı olan aileler mutludurlar.
Şu gerçeği kabul edelim ki, ilmileşen aileler, dinileşir. İlimle irtibatı olan ailelerin, dini hayatları güzel geçer.
İstirhamımız şudur ki; evlerimiz sadece sığınak ve barınak değil, insanın daha doğumundan itibaren hayatı öğrendiği ilk mektebi ve okuludur. Bu mektebin öğretmenleri, anne ve babalar, talebeler ise çocuklarıdır. Lütfen çocuklarımızla ilgilenelim. Televizyonu izleme saatinin çeyreği kadar özel olarak ilgilenelim. Aksi halde, ahirette hesabımız çok ağır olur…